Month: Nisan 2016

Alaçatı Ot Festivali’16

  Yıllardır beni takip edenler, blog serüveninin başından beri yanımda olanlar artık bilirler… Üretime, el emeğine, eskiye ve yerel ürünlere olan bağlılığımı. Ben bu aşkla durmadan yollara dökülüyorum. Farklı ülkelerde yaşanan gelişmeleri de takip ediyorum elbette. Ancak, daha güzel ülkemde keşfedilecek o kadar çok kültür var ki… Ben gizli kalmış güzelliklerin peşinden koşarken, daha kolay ulaşabileceklerimi es geçmişim. O yüzden bu defa 7. Alaçatı Ot Festivali’ndeydim. Alaçatı’yı daha önce birçok defa ziyaret etmiş olmama rağmen, ilk kez ‘Ot Festivali’ için oradaydım bu sene. Köy pazarının da orada olduğum günlerden birine denk gelmesi ayrı bir güzellik oldu. Otlarla ilgili fazlaca bilgim ve ot yemeklerine olan bağlılığım sebebi ile benim için çok tatmin ediciydi. Hangi ot olursa olsun, eğer amacınız bunlardan yemek yapmak ise, toplandığı gün pişirmeniz ve o şekilde muhafaza etmeniz gerekir. Dolayısı ile, İstanbul’a çuvalları sırtlayıp getirmem mümkün olmadı. Bolca göz banyosu ile yetindim sadece. Pazarın güzelliği daha öncekiler gibiydi. Çoğu direkt olarak üretildiği yerlerden bize ulaşıyordu. Ancak ne yazık ki, ot festivaline olan aşırı ilgi sebebi ile festival alanına, son güne kadar, girip çekip …

IBATECH’16 Fuarı

Paylaşımlar, sorular, cevaplar, olumlu ve olumsuz eleştiriler bir blog sayfasına sahip olmanın değişmez kuralları ve en kıymetli unsurlarıdır. Şüphesiz ki, bu işe soyunurken tüm zorlukları göze alır ve öylece yürümeye başlarsınız. Bu duyguları yıllar önce bu mesleğe adım atarken de hissetmiştim. Bundan on yıl önce, üniversite eğitimini aldığım meslek ile mutlu olamayacağımı iyiden iyiye anlamaya başlamıştım. O yaşlar için en büyük dert buydu tabii. Pişirme aşkı gitgide damarlarıma yayılmaya başlamıştı. O günlerden birinde sevgili abim, iç mimar Efe URGUNLU, beni karşısına aldı ve hayatımı değiştiren o ilk adım için bana sınırsız destek ve inancını yükledi. Şartlarını kabul edersem, tüm varlığı ile arkamda olacağını belirtti. En büyük şartı mutlu olmamdı… Sonrasında ise, mesleki anlamda mutlaka bir yerlerde buluşacak ve omuz omuza mükemmel işlere imza atacaktık. Tüm iniş çıkışlarımda yanımda oldu ve ben de verdiğim sözü hiç bırakmadan tuttum. O kendi iç mimarlık kariyerinde daha çok gıda sektörü ile iş birliği içinde olmayı seçti ve işte böylece yollarımız kesişmiş oldu. Tıpkı ‘hayat’ gibi bu meslek de en zor ve en güzel yılları verdi bize. Yaptığımız o konuşmanın …

Karadut Şerbeti

En büyük şansım evimin karşısında manav, market ve fırının yan yana olmasıdır. Gün içinde sayısız kez her birine uğruyorum. Unutup geri dönmelerimin sayısını ben bile bilmiyorum. ‘Biz getirelim, siz inmeyin artık’ gibi nazik teklifleri de görmeden alamama takıntım yüzünden geri çeviriyorum tabii ki:) Dutları görür görmez aklıma onlarca tarif geldi ama bu defa yaza hazırlık için en sağlıklı olanını tercih ettim. İçinde hiç rafine şeker barındırmayan, sadece bal ile tatlandırdığım ve tarçının büyüsüne kaptırdığım bir aroma çıktı ortaya. Farklı kokteyller için baz olarak kullanabilir veya bal miktarını arttırıp kaynatma yöntemi ile konsantre bir kıvam verebilirsiniz. Bu şekilde birkaç ay boyunca buzdolabında rahatça saklayabilirsiniz. Reçetedeki kıvamı ile ise bir hafta kadar buzdolabında tazeliğini koruyabilirsiniz. Malzemeler: 1 kg karadut 300 gr çiçek balı ½ limon suyu 2 çubuk tarçın İçme suyu Hazırlanışı: Dutları geniş bir tencereye alın. Dutların üstünü örtecek kadar su doldurun. Su kaynadıktan sonra 15 dakika daha pişirin. Kaynattığınız dutları sık bir elekten geçirerek süzün. Süzerken ezme veya karıştırma gibi bir işlemden geçirmeyin. Bu şerbetinizin bulanık görünmesine sebep olacaktır. Süzdüğünüz meyve suyu hala sıcakken içine, çubuk tarçın, …

Sebzeli Kiş

Sebzeli Kiş

Yıllardır pişiriyorum ancak hala bu mutfak macerasının psikoloji üzerindeki etkisini tam anlamıyla çözmüş değilim:) Bir tür yoga aslında. Genel kuralları yüzyıllar boyu zaten var olan, ancak tercihinizi kendi yolunuza göre yapabildiğiniz ve sonunda yine mucizelere şahit olduğunuz bir tür yoga. Pişirirken başka bir şey düşünmek gibi bir lüksünüz yoktur mesela. Aklınız sadece orada olmalıdır. Her an hesaplanacak bir malzeme, yapılacak bir tasarım ve tutulacak bir süre vardır. En önemlisi hayal gücünüz hiç durmadan çalışır ve aslında size kendinizi iyi hissettiren de budur.